TÜRK İŞ MAKİNALARI MARKASI TÜM DÜNYADA ARANAN BİR DEĞER OLACAK

Ekleme Tarihi 15.06.2020

Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Halide Rasim'in Formen Dergisi Mayıs 2020 sayısına vermiş olduğu röportaj.

Sektör paydaşlarının bir araya getirilmesi, birlikte hareket etme kültürünün oluşturulması, teknolojik gelişmelerin takip edilmesi ve uluslararası rekabette avantaj sağlayacak faaliyetlerin yaygınlaştırılması amacı ile kurulan  İş ve İnşaat Makineleri Kümelenmesi (İŞİM) yurt içi ve dışında önemli çalışmalara imza attı.  İŞİM Kümelenmesi  Yönetim Kurulu Başkanı Halide Rasim ile kuruluştan bu yana yapılan çalışmaları ve hedefleri konuştuk.  Rasim, İŞİM Kümelenmesi olarak Türk İş Makinası markasının tüm dünyada aranan bir değer olmasını sağlama yolunda çalışmalarının sürdüğünü belirtti.

Öncelikle İŞİM Kümelenmesi’nin kurulmasından bu yana geçen süreci değerlendirdiğimizde yola çıkış amaçlarına ulaşılabildi mi?

İş ve İnşaat Makinaları Kümelenmesi İŞİM, üniversite –sanayi işbirliği örneği olarak Çankaya Üniversitesi dönem rektörü Prof.Dr.Ziya Burhanettin Güvenç tarafından bölgesel kalkınma modeli kümelenmenin tanıtımı ve OSTİM OSB’nin desteği ile hayata geçirilmiş bir projedir. Kuruluş amacı bölgede yoğunluk gösteren sektör paydaşlarının bir araya getirilmesi, birlikte hareket etme kültürünün oluşturulması, tüm dünyada teknolojik gelişmelerin takip edilmesi ve uluslararası rekabette avantaj sağlayacak faaliyetlerin yaygınlaştırılmasıdır. İlk amaç olan paydaşların bir araya getirilmesi ve rekabet öncesi birliktelik kültürünün yaygınlaştırılması ulaşılması en güç hedefimizdi ve başarılmıştır. Özellikle küme faaliyetlerinde sık sık bir araya gelen üyelerin birliktelikleri son derece sağlam temellere dayanmıştır. Ortak amaç sektörün geliştirilmesi ve uluslararası pazarda Türk İş Makinacıları’nın büyük oyuncular olmasını sağlamaktır. Kuruluşunun 10. yılında kümelenmemiz için yeni yol haritası hazırlanması için strateji çalışmalarına başlanmış 2018 ve 2019 yıllarında bir dizi strateji toplantıları gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılarda özellikle akademisyenler, üniversite teknoloji transfer ofisleri, sektörel sivil toplum kuruluşları ve sanayicilerden destek alınmıştır. Yapılan toplantılar ile iki farklı misyon ortaya konulmuştur;

  • Kümelenmemiz için: üyelerimizin uluslar arası pazarda birlikte hareket ederek gerçekleştireceği projelere ulaşmak.
  • Sektörümüz için: Türk İş Makinası markasının tüm dünyada aranan bir değer olmasını sağlamak. 

2019 yılı hem sektörünüz hem de İŞİM’in faaliyetleri açısından nasıl geçti? 2020 yılı için planladığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?

2019 yılı aslında sektör için çok iyi başlamadı. Yurtiçi satışlarımız 80% oranında düştü. Buna rağmen bu durum üyelerimiz için bir fırsata dönüştü. Tüm üyelerimiz ihracata yöneldi, ihracatçı olan firmalarımız ihracatlarını arttırma çabalarına girdiler. Biz de buna katkı sağlamak amacıyla yurtdışı temaslarımızı yoğunlaştırdık. Özellikle yılın sonuna doğru Belarus, Viyana ve Hindistan seyahatlerimiz oldu. Hemen hemen hepsinden iş fırsatları ile döndük. Ülkelerdeki firmalar ile çalışmaya başlayan üyelerimiz oldu. Bunun 2020 ve ilerleyen yıllarda da artarak devam edeceğini ümit ediyoruz. 2020 için de uluslararası fuarlar ve heyetler planlarımız vardı ama malum COVID salgını sebebiyle ötelemek zorunda kaldık.

 Sektörün Ar-Ge yetkinliği ve kapasitesi için görüşünüz nedir? Ar-Ge çalışmalarına İŞİM olarak katkı sunuyor musunuz?

Sektör her geçen yıl AR-GE yetkinliğini ve kapasitesini artırarak devam ettiriyor. Sektöre yön veren dünya çapında da ismini duyurmuş firmalarımız var. Bazı firmalarımız T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın desteklemiş olduğu AR-GE Merkezi desteklerinden faydalanarak ve konuda yatırımını arttırmış ve bir AR-GE merkezi kurdu. Bu sayının ilerleyen yıllarda üyelerimiz arasında artacağından eminiz. Kümelenme dediğimiz yapının 3 ayağı var. Birisi üretici firmalar, diğeri kamu kurumları ve 3.sü eğitim kurumları. Biz kurulduğumuz günden bu zamana kadar geçen süre içerisinde hep üniversiteler ve üniversitelerin sektörü ilgilen merkezleri,  teknoparklar,  mesleki liseleri gibi birçok eğitim kurumu ile irtibatta olduk; fikir alarak, birlikte çalışarak ilerledik. Özellikle projem var diyen firmalarımızı birçok akademisyen ile görüştürdük ve çalışmalarına destek olduk. Eğer mali destek gerekiyorsa onlara uygun ulusal ve uluslararası destek mekanizmalarına nasıl ulaşacakları noktasında bilgilendirmeler yaptık.

Kurulma aşamasında ve ilk dönemlerde firmaların ülkemiz için de yeni olan kümelenmeye yaklaşımları nasıl oldu, sonrasında bu yaklaşımda ne tür değişimler yaşandı?

Kümelenme kavramı Türkiye’de yakın zamanda bilinmeye başlandı. Küme ilk kurulduğunda kimse kümelenmenin ne olduğunu ve üyelerimize ne katacağının farkında bile değildi. Çankaya Üniversitesi akademisyenleri ve OSTİM başlangıçta bunu paydaşlara anlatmak için emek ve zaman harcadılar. Birbirleriyle aynı ürünleri üretenler, rakip firmayla benim aynı toplantıda, organizasyonda, programda ne işim olur diyen firmalarımız vardı. Zamanla kümelenme ve kültürünü anlatarak bunları aştık. Bu temeli sağlam attığımıza inanıyorum, belki de en zor safhalardan birini geçtik artık daha hızlı yol alma zamanımız. Bir taraftan kümemizin de talepleriyle o zaman ki ismiyle Ekonomi Bakanlığı’nın URGE tebliği ve desteğiyle de kümelenme faaliyetlerimiz hız kazandı, üyelerimiz rakiplerinin hemen iki sokak yanında değil de uluslararası arena da daha fazla olduğu fark etti.  Bu destek sayesinde alınan ortak eğitimler, yapılan ortak seyahatler de firmalarımızın birbirini daha iyi tanımasını, işbirliklerinin artmasını kolaylaştırdı. Şimdi üyelerimiz arasında ticari faaliyetler, işbirlikleri başlangıcında olduğundan çok daha fazla arttı. Yurtdışından gelen bir talebi kendisi üretmiyorsa hemen o ürünü üreten diğer üye firmamıza yönlendiriyor. Ortak hammadde temini noktasında işbirliklerimiz oldu. Kamu kurum ve kuruluşlarıyla olan ilişkilerimiz, özellikle yerli üreticinin ürünün tercih edilmesi noktasındaki taleplerimizin bir kısmının da olsa karşılık bulması üyelerimizi ümitlendiriyor. Biz artık üye belirlerken bazı şartları sağlayan firmalarımızı dahil ediyoruz.

 Kümenin şu an kaç üyesi bulunuyor? 

İş makineleri sekötrünün alt kolları olan Ağır ve Mini İş makineleri, Beton Makine ve Ekipmanları, Asfalt ve Yol Makineleri, Taşıma-Kaldırma Ekipmanları, Tünel ve Maden Makineleri, Kırma-Eleme Tesisleri, Araç Üstü Ekipmanları, Hafif İnşaat Makineleri, İş Makineleri Yedek Parçaları  ve tüm ürün gruplarına destek olan, katkısı olan destekleyici ürünler üreten 145 üyemiz var ve bu sayı her yıl artarak çoğalıyor.

 Anadolu Belediyeler Birliği, ile yaptığınız işbirliği hakkında detaylı bilgi verir misiniz? Bu anlaşma ile neyi amaçladınız, bu anlaşmanın üye firmalarınıza ve aynı şekilde Belediyeler Birliği üyelerine katkısı ne olacak?

Üyelerimizin üretmiş olduğu ürünleri kamu tarafında en çok kullanan kurumlar belediyeler. Bu sebeple belediyelere giderek üyelerimizi ve onların üretim kabiliyetlerini hep aktardık, yerli üreticiden ürün alma konusunda, üreticilerle buluşturma noktasına hep bir katalizör görevi gördük. Bu amaçla Yenimahalle Belediye Başkanımız Fethi Bey ile gerçekleştirdiğimiz ziyaret sonrasında çalışmalarımızı kendisine aktardık ki bölgesindeki çalışmaları yakından takip eden bir başkan olmasından dolayı çok yakın hissediyor ve çalışmalarımızı rahatlıkla ilerletebiliyoruz. Aynı zamanda İçanadolu Belediyeler Birliği’ne başkanlık etmekte olan Fethi Başkanımız bize destek oldu ve yaptığımız çalışmaların kıymetli olduğunu bunun hızlandırılması için işbirliğini büyütmenin gerektiğini söyleyerek ilk adımı attık. 2019 yılında İçanadolu Belediyeler Birliği ile Kümemiz arasında bir işbirliği protokolü imzaladık. Amacımız belediyelerin ihtiyaç duyduğu ürünleri üreten yerli üretici firmalarımızla hızlı bir şekilde buluşturmak,  ihtiyaçları karşılıklı olarak çözebilmektir. İlk defa bir belediyeler birliği bir kümelenme ile protokol imzalamış oldu, yapmış olduğumuz protokol ile. Bu açıdan tekrar yerli üreticiye ve bize inancından, şimdiye kadar vermiş olduğu desteklerden ötürü Fethi Yaşar başkanımıza teşekkürü bir borç biliriz.

 İş ve inşaat makineleri sektörü açısından Türkiye’de yerli üretime yönelik olumsuz önyargılar devam ediyor mu? Varsa bu önyargıları kırmak için ne tür çalışmalar yapıyorsunuz ve yapmayı planlıyorsunuz?

Sektör açısından yerli üretime ve üreticiye olan önyargılar bence artık kırıldı. Çünkü daha öncede söylediğim gibi firmalarımız artık ürünlerini sadece yerelde değil uluslararası piyasalara pazarlıyor. Kendilerini ispat ettiler, kalitelerini ortaya koydular. İster istemez geçmişten kalan bazı önyargılı bakış açıları da olmuyor değil. Belki bunda bir nebze haklılık payları da var. Biz bütün bu önyargıları ortadan kaldırmak için ilgili kamu kurum ve kuruluşlarla, özel sektörlerle işbirliği buluşmaları adı altında bir dizi programlar düzenledik. İki tarafta birbirini daha iyi anladı ve artık sektörün birçok ürünü yapabildiği ve istenilen kalitede ürünlerin çıktığının farkında oldular.

 Yakın zamanda TRTEST Test ve Değerlendirme ile işbirliği  anlaşması imzalandı. Bu konuda da bilgi verebilir misiniz?

TR-test gerçekten önemli bir kuruluş. Bizim de birçok zaman dile getirdiğimiz, üyelerimizden aldığımız geri dönüşlerle ihtiyacını hissettiğimiz bir altyapı çalışmasını yürüten bir kuruluş.  Biz uzun zamandır ülkemizde birçok başlıkta test merkezi olduğunu biliyoruz ama hangisi, nerede, nasıl ulaşırız, kimin hangi altyapıları var bunları bulmakta oldukça zorlanıyorduk. TR-Test tam bu noktada ihtiyacı görerek kurulmuş bir yapı. Bizde geçtiğimiz yılın sonlarına doğru kenileriyle görüşmelerimiz sonucunda bir protokol imzaladık Amacımız üyelerimizin ihtiyacı olan test merkezlerini bulmakta onlara kolaylık sağlamak. TR-Test bu anlamda bize destek olacak. Aynı zamanda üyelerimizin de bünyelerinde bazı testler yapılmakta. Onlardaki değeri de tüm Türkiye’ye kazandırabilmek amacıyla işbirliğimiz devam etmektedir.

 Yurtdışında yaptığınız çalışmalar ve bunların geri dönüşleri hakkında bilgi verir misiniz?

Kümenin çalışma alanlarından, hedeflerimizden birisi de uluslarasılaşma. Ki küme kurulurken Üniversite ve OSTİM’in destekleriyle 2 AB Projesini başarıyla tamamlamış. Ardından yine Avrupa Birliği'nin bir desteği olan COSME projesini Türkiye’de ilk olarak İŞİM Kümelenmesi olarak tamamlamaktan büyük gurur duyuyoruz.  Bu projeyle birlikte kümemiz uluslararası bine yakın küme ile kıyaslanarak bronz markaya sahip olmuştur. Amacımız ilerleyen yıllarda bunu gümüş ve altına çevirmek. Bunlar şu ana kadar yer aldığımız, sektörümüzü geliştirmek, küme yapısını güçlendirmek için yürütülen projelerimiz. Ayrıca T.C. Ticaret Bakanlığı’mızın desteklemiş olduğu  UR-GE projeleri çok ciddi manada kümemize ivme kazandırdı. Şu ana kadar 3 URGE projesi tamamladık ve toplamda 67 üyemiz ile proje kapsamında birçok faaliyet gerçekleştirdik. Bunları özetleyecek olursam her biri için oluşturulan ihtiyaç analizleri ve firmalara ihracat reçeteleri, onlarca eğitim ve danışmanlıklar, hemen hemen her kıtaya düzenlenmiş yurtdışı heyetlerimiz, gittiğimiz yerlerde yapılan binlerce ikili iş görüşmeleri, saha ziyaretleri. 2019 yılı itibariyle de 53 üye firmamızın yer aldığı 4. UR-GE projesine başladık. İhtiyaç analizini tamamladık, ilk eğitimimizi tamamladık. Yurtdışı faaliyetlerimizi de planlamıştık ama COVİD salgını bunlara bir süreliğine ara vermemize sebep oldu. Şimdi de yeni yöntem ve çalışmalarla URGE desteğinden de faydalanarak, üyelerimizin ihracatlarına katkılar sunmayı hedefliyoruz.

Uluslararası pazar açısından yerli firmalarımızın avantajları ve dezavantajları size göre nelerdir?

Uluslararası pazarlarda sektörde inanılmaz bir rekabet var. Sektördeki firmalar teknolojinin de gelişmesiyle ürünlerinde üretim şekillerinde yenilikler sunuyorlar. Üyelerimiz de aslında bunlara olabildiğince ayak uyduruyor, hatta bazı noktalarda öncülük ediyor diyebiliriz. Lojistik anlamında kolay ulaşım ve Avrupa’ya göre çalışabilen genç nüfus her zaman avantajımız oldu. Artık istenilen kalite standartlarına da ulaştığımızı düşünüyorum ki en fazla ihracatımız Avrupa’ya. Esnekliğimiz ve taleplere hızlı cevap verebilmemiz bir çok münferit projede Türk firmalarının tedarikçi olmasında etkendir. En büyük dezavantajımızın ise ölçek farkıdır. Almanya’da toplam 5.000 adet  firma ile gerçekleştirilen ihracat rakamı bizim 18.000 makinacı ile gerçekleştirdiğimizden kat kat fazladır. İşletme sayısının çok olması kaynakların doğru kullanılmasının önündeki engeldir. Kapasitemizi, yatırımlarımızı, ekipmanlarımızı, personelimizi, enerjimizi verimli kullanmıyoruz. Piyasa gözetim denetimin yapılmadığı her sektörde olduğu gibi haksız rekabet yurtiçinden yurtdışına taşınmıştır. Sektörümüz için çok büyük avantaj olabilecek uluslararası projelerde yüklenici olan müteahhitlik firmalarında yerli makina kullanımı kültürü oluşturulamadığı için Türkiye tedarikçiden daha çok pazar olarak sektörde anılmaktadır.

 Firmalar uluslar arası pazardaki paylarını artırmak için neler yapmalılar? Siz küme olarak bu noktada üyelerinize ne tür destekler veriyorsunuz?

Aslında bu sorunun cevabını belki daha önceki sorularda parça parça da olsa vermiş oldum. Özetlemek gerekirse URGE projelerimizde yaptığımız faaliyetler ile üyelerimizin uluslararası pazar paylarını arttırdığımıza inanıyorum ki sonuçlandırdığımız 3 projenin sonunda projeye dahil olan firmalarımızın ihracat cirolarının %120 mertebelerinde artmış olduğunu gördük. Her firmamız projeler sonucunda en az 1 yeni ülkeyi pazarına dahil etmiş oldu.

Üyelerimizin uluslararası pazar paylarını artırmaları için ise kaliteli ve verimli bir üretim ilk şart. Bunun yanı sıra marka bilinirliği, tanıtım ve pazarlama. Bu konuda da devletin birtakım destekleri var. Ama biz bu konuda KOBİlerin de faydalanabileceği ve kolay ulaşabileceği destek paketlerini bekliyoruz.

Eklemek istedikleriniz...

Tekrar etmekte fayda var; bizim iki ana misyonumuz var; rekabet öncesi işbirliği ve iş makinası denildiğinde Türk İş Makinası markasının aranan bir değer olmasını sağlamak. Biz bunun için var gücümüzle çalışıyoruz...

İlgili Görseller